Tarih: 10.10.2025 10:51

A.Temiz Berber

Facebook Twitter Linked-in

Güzel ve asil Bolvadin' imizin nahif esnaflarından eli temiz, işi temiz, soyadı gibi dükkanı temiz olan annemin babası Abdülkadir Temiz ' i biraz da olsa nostalji yaşatmak adına paylaşmak istedim, efendim. Çarşı esnafının da yakından tanıdığı, gelen müşterilerini yumuşak ses tonuyla karşılayan ve ince esprileriyle neşeyle tıraş eden berber dedem, müşterisini "on yaş gençleştin " nüktesiyle uğurlardı. Müşterileri tebessümle gelir, tebessümle giderlerdi. Çoğu esnafta olduğu gibi kimsenin kalbini kırmadan işlerini görür, selametle uğurlardı. 
Müşterilerinin çoğu asil Bolvadin' imizin ekabir takımıydı.  
O zamanlar randevu almadan berber A. Temiz Berberden tıraş olmak mümkün değil. Müşterilerinin arasında zamanın belediye başkanı Ethem Kelekçi, hakimler, savcılar, avukatlar, ilçe milli eğitim müdürü, okul müdürleri ile öğretmenler, ilçemizin ileri gelen nerdeyse çoğu esnaf takımı  ile her siyasi görüşün önde gelen insanları ve daha adını bile unuttuğun esnafların kalbini incitmeden dükkanından usuletle uğurlardı.  Mümkün değil yaygara yapmazdı. Herkese hayır duasını eksik etmezdi. Babamız yurt dışında olduğu için o bizim Abdil babamızdı……. 
Dert ortağımız, fikir babamız, eski günleri anlattığı tarih öğretmenimizdi. Menderes öncesi günleri yaşamış, yokluğu varlığı görmüş çok tecrübe sahibi müşfik bir insandı. Babası zamanın değerli hocalarından Lokman zade Halil Efendi  dedemiz küçükken vefat etmiştir. Küçük yaşta yetim kaldığı için hayat mücadelesine de erken başlamıştır.  Müşterileriyle yaptığı sohbetler adeta meşveret niteliğindeydi. Emekli yada çalışan hoca efendilerle öyle güzel manevi sohbetler olurdu ki müşterilere adeta terapi olurdu. Askerliğini Trakya'da üç sene yapmıştır. 
En önemli askerlik anısı şöyle anlatırdı. Trakya da askerlik günlerinde alay komutanının yüzünde yaralar oluşur. Kaç tane doktor tedavi ettiyse de bir türlü iyileşmez. Alay komutanı çok asabidir. Tatbikat alanında gürlediği zaman çadırın direkleri inim inim inler, kimse yanına çok önemli bir durum söz konusu olmazsa yanına yaklaşamaz. Bir gün komutanın postasına, emir erine bu yaraları iyileştirebileceğini ama komutanın yanına gitmekten imtina ettiğini söyler. Emir eri de durumu komutana anlatır. Yüzündeki yaralardan çok sıkıntı çeken komutan çağırın gelsin der. Nasıl iyileştireceğini sorar. Dedemiz de eczaneden cilt merhemi ile tozunu karıştırıp yaralara süreceğini, bir gecede yaralardan cerahatlerin akacağını ve yaraların iyileşeceğini anlatır. Bu tedavide tecrübesi olduğunu söyler. İkna olan komutana tedavisini uygular… 
Birkaç gün sonra yaralar iyileşir. Çağırın Abdülkadir Temiz 'i der. Yaraları iyileştiremeyen doktorları da çağırır…. . 
İlkokul mezunu olmayan bir berber yüzümdeki yaraları iyileştirdi. Siz bir yarayı bile iyileştiremediniz. Siz nasıl tıp okudunuz..diye tenkit eder. 
Tabii  bazı siyasetin çekirdeğini çıkaran bazı esnaflar seçim zamanlarında berber dükkanında hükümetleri indirirler, yeni hükümetler kurarlardı. Konuşmalardaki cümleler, sözcükler özenle seçilir, anlamlı sözcüklerle insan sohbetten hoşnut olurdu. Beş kızı bir oğlu vardı. İki elinin emeğiyle kızların gelin etmiş, oğlunu evlendirmiştir. 
Tabii anlatmak istediğim yıllar… 1970-1979 yılları… çocukluğumuzda reçel,  bal bulamadığımız için yada alamadığımız için tahtadan silindir içinde ağda konulan tatlıları yediğimiz günler….
On liraya üç kilo patates, üç kilo soğan ve pazarda bulunanları evimize getirdiğimiz günler…..
Çikolata bulamayıp iki püskevit arasına lokum koyup yediğimiz günler, oynayacak oyuncak bulamayıp oyuncağımızı kendimiz yaptığımız günler, tengerlek (demir yada lastik çember) çevirdiğimiz günler, doni (misket) oynadığımız günler, ip atladığımız, saklambaç oynadığımız günler, ay gördüm oyununu oynadığımız, kaplıcada elektrikler evlere gelmesi için mazotlu jeneratörler çalışsın diye halatla çektiğimiz günler….şehir içi ulaşımda adeta taksi görevi yapan  tek araba (at arabası) nın yaygın olduğu günler… 
Büyüklerin saygı gördüğü, sözlerinin mutlaka dinlendiği, küçüklerin büyüklere saygıda kusur etmediği zamanlar, yurt dışındaki babamıza "nasılsın baba" diye mektup yazıp, "iyiyim oğlum" diye on gün sonra cevabını aldığımız günler….Sürç-i lisan ettimse affola.  Sevgi ve saygılarımla.  Süleyman SEZEN
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —