Yaşayan nesil gerçekten çok enteresan dönemlerden geçti ve hala yine enteresanlıklar devam ediyor.
Eskilerin "örf-i idare" dedikleri sıkıyönetim dönemlerini de gördük Kıbrıs Barış Harekatını da... " Terörün zirveye çıktığı günleri de" gördük, "pandemi" denen kabusu da...
Ancak günümüzde yaşanılanlar bunlarla tamamen farklı ve şaşırtıcı.
Paranın yok denildiği bir ortamda bulunuyoruz.
Hakikaten esnafta, memurda ,işçi de maalesef para yok, ya da öyle konuşuluyor.
Ama sabah saatlerinden itibaren kuyumcuların önündeki kuyruklar sanki bu söylemlerin doğru olmadığını ortaya koyuyor.
Piyasada para dolaşmazken, yastık altında istif devam ediyor.
Bolvadin'de kiraların alıp başını gittiği bariz bir şekilde görülüyor.
Bununla paralel olsa gerek konut yapımı Son sürat devam ediyor.
Piyasada para yok ama adım başı yeme içme mekanları açılmakta ve “Allah daha da arttırsın” işleri gördüğümüz kadarıyla çok iyi.
Yani paranın yokluğu ile ilgili dedikodulardan başka her şey tersini gösteriyor.
Son 15-20 yıldır ortaya çıkan "şatafat merakı" aile bütçelerini perişan ederken; "yok" kelimesinden anlamayan ya da "tasarruf" sözcüğünün manasını bilmeyen bir nesil yetişiyor.
"Tüketim toplumu olduk" ifadesinin gerçekliğini Bolvadin'de net bir şekilde görebilirsiniz.
Düğün yapan orta gelirli ailelerin yıllarca kapanmayan "ekonomik yaralarla boğuştuğuna" şahit oluyoruz.
Düğün adetlerimiz bile artık tamamen değişti ve baştan sona israfa dönüştü.
Bazen ecnebi memleketlerdeki düğünlere benzer merasimlere şahit oluyoruz ve maalesef hiç yadırgamıyoruz.
Aslında işin özeti de bu; aklımıza takılan ve takılması da gereken bunca soruyu nedense görmezden geliyor ve bu olayları sorgulamıyoruz. Allah'a emanet olunuz.